30 Ağustos 2015 Pazar

İmkanlı Aşk - Bölüm 7

Bir an için kızdı kendine ve kim olduğunu hatırladı. Konuşmak için konuşan birinin sözleriyle ağlayacak biri değildi o. Gözlerindeki yaşları elleriyle silip toparlandı. Ortam onu çok boğmuştu. Ağlamak onu biraz rahatlattı. Cebinden kumandasını çıkarıp mutfağa seslendi. 


‘Ayşe abla orda mısın’ diye bir yokladı. ‘Buradayım canım tamamdır anladım’ yanıtını aldı. İşte ev çalışanlarının bu yönlerini çok seviyordu. Sanki aklını okuyorlardı, ne istediğini söylemeden anlıyor gibiydiler. Yeniden tekerlekli sandalyesine geçerek balkona çıktı. Küçük bir sandalye ve masa vardı. Hava biraz soğuktu ama yine de onun daha da rahatlamasını sağlıyordu. 


Ayaklarını balkonun korkuluklarına uzatıp gökyüzünü izlemeye başladı. Bir yandan hala kendine kızmaya devam ediyordu. Resmen ‘teyze’ dediği niteliksiz birinin söylediği laflar için ağlamıştı. ‘Ders olsun sana, bir daha hiçbir gereksiz şey için ağlama’ diye de kendini şartlandırıyordu. Bu sırada Ayşe geldi. Bitter çikolataya dair ne varsa hepsiyle doldurmuş olduğu tabak ve bir de sütlü kahve. Ama elindekileri masanın üzerine bırakır bırakma gardıroba koştu. ‘Oğlum bu soğukta napıyosun üşüteceksin ya’ diyerek Selim’in üzerine ince bir örtü getirdi. ‘Oğlum’ demişti ona. Onun ‘oğlum’ demesi Selim’in çok hoşuna gidiyordu. ‘Böyle iyi gerek yok’ dese bile Ayşe çoktan onun üzerini örtmüştü bile. ‘Bir tane de mont getireyim’ diyerek tekrar gardıroba ilerledi ama bu sırada Selim ona seslendi. ‘Ya monta gerek yok ince bir şey ver yeter’ dedi. Ayşe de ona burgu desenli siyah bir hırka getirip giydirdi. ‘İyi geceler’ diyerek odadan ayrıldı. ‘Kahvem soğudu Ayşe abla ya’ diyerek sitem eden ve dikkati dağılan Selim tekrardan gökyüzünü izleme psikolojisine geri döndü. Büyük bir parça çikolata alıp yemeye başlayarak ekran olarak kullandığı gökyüzünde hayal kurmaya başladı. 


Hayalleri kendine özel kalsın, Burak’ın geldiğini fark etmemişti. Selim’i görüp duran Burak yanına gitmek istemişti ama ayakları onu götürmedi. Kendi odasına geçip yeniden durdu. Ama içi rahat değildi. Aşağıda olanlardan sonra ona bir şey söylemek istiyordu. Sadece iyi geceler demek bile onu rahatlatacaktı. Sabah onun kendisine yaptığı hoş konuşmadan sonra bunu bir borç gibi görüyordu. Kendi balkonuna çıkmaya karar verdi. Belki görür de konuşmak ister diye düşündü. Balkonlar birbirine yakın olduğu için Selim onu hemen gördü. Başını sağa çevirip baktı ve tekrar eski pozisyonuna döndü. 


Burak’ın ona birkaç kez dönüp bakmasını fark etti ama karşılık vermedi. Kısa bir sessizliğin ardından ‘geleceksin umarım’ diyen Selim hala ona bakmıyordu. ‘Efendim?’ anlamamazlıktan gelen Burak davet bekliyordu sanki. Eliyle sandalyeyi işaret eden Selim ‘üzerine bir şeyler giy de burada bekle bari üşüteceksin sonra ilerde çocuğun olmaz’ dedi. ‘O söz kadınlar için geçerli değil miydi’ deyip gülümsedi Burak. ‘Ben Selim Paşazade’yim, ben söyledim dolayısı ile artık erkekler içinde geçerli’ cevabı karşılığında sesli gülerek içeriye geçen Burak hızlıca üzerini değişip Selim’in yanına gitti. 


Sandalyeye oturdu. Az önce birçok şey söylemek isteyen Burak’ın şimdi dili tutulmuştu sanki. Her zaman olduğu gibi lafa yine Selim girdi. ‘Ne gece ama’ diye. Salonda olan tatsız konuya girmek istemeyen Burak ‘soğuk bir gece’ yanıtını verdi. Bunun üzerine hala sıcaklığını koruyan kahveyi Burak’a yaklaştırıp bırakan ve ‘iç şundan biraz için ısınır’ dedi Selim. Kahveyi eline aldı Burak ama şimdiden ısınmıştı bile. 


Bu sıcak tavırlar rahatlamasını sağlamıştı. ‘Eğitim hayatın ne durumda’ diye sordu Selim. ‘Lise bitti, ama üniversite konusunda kararsızım. Babam oku diyor ama ben iş hayatına girmek istiyorum’ Burak’tan bu cevabı alan Selim şaşırarak Burak’a baktı ve ‘Lise mi bitti, aaa doğru buradaki eğitim standart. Unutmuşum pardon’ dedi. Pek bir şey anlamayan Burak ‘anlamadım nasıl yani’ diye sorunca ‘ben eğitim hayatımı bitirdim. Sen bana lise bitti deyince garipsedim kusura bakma alışık değilim, unutuyorum buradaki eğitim sistemini’ diye cevapladı Selim. Meraklanmıştı Burak ‘sen bitirdin mi’ diye sordu. ‘Lise ve üniversite eğitimini beraber aldım’ diyen Selim onu daha da meraklandırmıştı. ‘Aa nerde okudun ve hangi bölüm’ diye soruverdi. ‘NASA’da uzay mühendisliği okudum’ resmen şok olan Burak ‘oha’ tepkisini verdi. 


‘Çok paranın faydaları, maalesef’ diye şokunu atlatmasına yardımcı olan Selim artık gülümsüyordu. ‘Uzaya hiç gittin mi’ dedi Burak ama verdiği cevabın ‘evet’ olmasını çok istiyordu. ‘Bir kere gittim, aslında istesem astronot da olurdum da’ deyip durakladı. ‘Yok canım ben almiyim saol’ diye devam etti Selim. ‘Neden öyle diyosun ki astronotluk çok güzeldir. Muhteşem bir meslek bence’ Bu cümleyi gökyüzüne bakarak söyleyen Burak’ın Selim’e karşı olan hayranlığı biraz daha artmıştı. ‘Bunca zenginliğin içinde uzaya gidip kendi sidiğimden yapılmış suyu içmeye niyetim yok kusura bakma’ Geceye damgayı vuran cevap Selim’den gelmişti. Kahkahalara boğulan ikili gayet iyi vakit geçiriyordu. 



‘Yarın akşam işin var mı’ diye soran Selim’in güzel bir fikri vardı. ‘Yoo, her zamanki gibi işte’ cevabı üzerine ‘Yarın büyük gün, akşam Eurovision birinci yarı final var. Eğer istersen beraber izleyebiliriz’ deyip onu davet etti. Bu davete sevinen ve gülümseyerek ‘olur tabii ki, pek bilgim yok ama izlemek isterim’ cevabını verdi Burak. ‘Ben seni bilgilendiririm, yarın akşam dokuz buçukta merdivenlerin yanındaki odada ol. O oda Eurovision izlemek için özel tasarlandı’ dedi Selim ve odaların gizemini yavaş yavaş ortaya çıkarmaya başladı. ‘Eurovision için özel oda, wauw çok havalı’ diyen Burak’ın merakı da zamanla azalıyordu. Bacaklarını indirip doğrulan Selim ‘uyku vakti, sen istersen kal ama benim yarın işlerim var. Jon Ola ile görüşmem gerekiyor sabah’ deyip içeri doğru giderken duraksayıp Burak’a döndü. ‘Jon Ola yani Eurovision’un Yönetmeni’ dedi ve yatağına geçti. Burak da ayağa kalkıp ‘iyi geceler’ diyerek odasına gitmeye başladı. Cevap vermeyen Selim üzerindekileri çıkarmaya başlamıştı bile. Selim’in pantolonunu çıkarttığını gören Burak adımlarını hızlandırıp odasına geçerek kapısını kapattı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder