Odaların bu denli yakın olması hiç iyi olmamıştı. Burak bazen kendi odasına girdiğini sanıp Selim'in odasında kala kalıyordu. En son yaşanılan olay da bunu doğruluyordu. Her şey üst üste gelmişti. Elinde olmadan garip durumlarda kalıyordu. Hayır dalgınlık olur ama bu kadarı da fazlaydı. Peki Selim'in yüzüne nasıl bakacaktı? Şimdi ondan da özür dilemesi gerekiyordu. Hala kapıda durmuş kendine kızarken sakinleşip giyinmeye başladı. Ama kalp atışları bir türlü dinmiyordu.
Yan odada ise durumlar farklıydı. Selim'i kontrole gelen Mert yatağın kenarına oturdu. 'Nabersin bakalım ağrılar ne durumda' diye sordu ama cevap almadan cümlesine devam etti. Gözlerini kısıp boydan boya Selim'i süzdü ve 'ne oldu sana böyle terlemişsin' dedi. Derin derin solumaları devam eden Selim ise 'hiiç' dedi gözlerini bilgisayardan ayırmayarak, bir şey belli etmemeye çalışıyordu. 'Akşam yemeği salonda yicem kendimi iyi hissediyorum bi göze görüneyim odaya kapandım sanmasınlar' diyerek konuyu değiştirdi. Mert bu habere çok sevinmişti. İyileşmesi her şeyin önüne geçiyordu. Bir şey demedi ve haberden memnun bir şekilde odadan çıktı.
Tekrar yalnız kalan Selim kendini kötü hissediyordu. Burak odasından çıkarsa nasıl davranması gerekirdi ki acaba? Dalgaya mı vursa yoksa hiçbir şey olmamış gibi mi yapsa? Yerinde duramadı, henüz onunla karşılaşmaya hazır hissetmiyordu. Etrafa göz atmak üzere aşağı kata indi. Salon girişinde onu görür görmez yanına yaklaşan Zeynep 'canımm iyileşmişsin' diyerek bir elini Selim'in omuzuna koydu. 'Zeynep abla çoğu zaman yanımdaydın zaten, böyle yaparsan yakında şefkat zehirlenmesi yaşicam' dedi Selim ve yavaşça salona girdi. Arkasından da Zeynep geliyordu yüzünden kocaman bir gülümseme ile.
Yemekte Burak hariç herkes sofradaydı. Yerleşim her zamanki gibi ama eksiklik hissediliyordu. Selim'in iyileşme belirtileri herkes için mutluluk verici gibi görünse de ortada sorun olduğu belliydi. Teyzesine karşı hala mesafeli olan Selim yemeğiyle ilgileniyor gibi görünse de gözleri Burak'ı arıyordu. 'Burak niye inmedi? O da mı hastalandı yoksa' diye soran Serdar başka bir şeyi kastediyordu. Araya giren Zerrin asıl kastı belirtti. 'Selim ile bir sorunları oldu sanırım' dedi. 'Yoo öğleden sonra görmedim ben onu, sorunumuz da yok haliyle' dediği sırada salona Burak geldi.
'Afiyet olsun' diyerek yerine oturdu. Çekingen tavırları her haliyle belli oluyordu. Sanki bir şey belli etmek istercesine çatalını sertçe tabağa bırakan ve gülümseyerek 'size iyi akşamlar afiyet olsun benim dinlenmem gerek' deyip hızlıca odasına geçen Selim gayesine ulaşmıştı. Mutlu bir şekilde yatağına uzanan selim tüm kapı ve pencereleri açtırıp içeriye soğuk havanın dolmasını sağladı. Soğuk havayı istemsizce çok seviyordu. Üşümeyi farklı bir şekilde hissediyordu. Adeta bir zevkti onun için. Tabii bu hastalığının tekrarlaması için de bir fırsattı. Bu gece yapacak bir şeyi yoktu. Sadece yatıp dinlenmek istiyordu.
Aynı şeyi isteyen Burak da odasına geçmek üzereydi ki kapısının tokmağını tutup durdu. 'İyi geceler' Yine cesur davranan Selim oldu. Kapıdan uzaklaşıp yatağa yaklaşan Burak çok tedirgin görünüyordu. 'Biraz konuşabilir miyiz' dedi ama sesi çok kısık çıkmıştı. Doğrulan ve arkasına yaslanan Selim fazla sert bir şekilde 'konuş' dedi. Duvara yakın olan koltuğa oturan Burak konuya nereden gireceğini bilemiyordu. Derin bir nefes alıp söze girdi. 'Odaların yakın olması dezavantaj oldu sanırım. Bazen dalgınlığıma geliyor. Çok ayıp ettim ama istemeden oldu. Özür dilerim bir daha olmaz' dedi ve bitirdi.
Kısa bir sessizliğin üzerine hareketlenen Selim tekerlekli sandalyesine bindi. 'Olur böyle şeyler çok kafaya takmamak gerek. Erkeğiz sonuçta utanacak bi durum yok ortada' derken hareketlendi. Burak'ın önünde geçerken yüzüne bakmadı. Alaylı bir tavırla 'benim için de bi göz banyosu oldu hem, sonuçta böyle fırsatlar her zaman ele geçmiyor' deyip odadan çıkarak lavaboya ilerledi. Ve tabii ki havanın da soğukluğu ile donup kalan Burak'ın şaşkınlıktan gözleri yerinden çıkacak gibiydi. Artık kesin olarak emin olabilirdi, onu öptüğünü biliyordu. Resmen misilleme yapmıştı ona. Bir yandan da hoşuna gitmişti bu durum. İçinde bu durumu daha da ilerletme hissi oluşmuştu. Selim'in de söylediği sözler ile daha da cesaretlenmiş gibiydi. Acaba Selim'in sözlerinin altında yatan özel bir anlam mı vardı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder