Onu fazla önemsediğini göstermeli mi?
Ya da o geceki tebrik etmesi ile yetinmeli miydi bilmiyordu. Ama öğlen müzik dinlerken Mert ile konuşması sırasında anlık bir kararla ona bir hediye almaya karar verdi. 'Araba mı?' Mert'in büyük şaşkınlıkla karşılamasına da anlam verememişti. 'Evet araba, ne oldu niye öyle dedin ki ya?'
'Henüz gerçekten aile bile olmadığın birine doğum günü hediyesi araba almak istediğini söylüyorsun da ona şaşırdım'
'Hmm, peki o halde yıllık olarak yaptığımız hayır işlerinden biri olarak say'
Konunun uzamaması için odadan çıkmaya yeltenen Mert'in ardından tekrar seslendi Selim. 'Pahalı bişey olsun' diye.
Burak aşağıda ailesiyle vakit geçiriyordu. Düğün hazırlıkları başlamıştı. Ayrıntılara katılmayan Selim bir an önce bitip işlerin ortadan kalkmasını istiyordu. Neredeyse hiç dışarı çıkmıyor asosyalliğin dibine vuruyordu. Sanki tüm hayatı böyle geçecekmiş gibi geleceğe dair hiçbir plan yapmazken hayatın onun için planları hazırdı bile.
Akşam yemeği yaklaşırken telefonuna hediyenin hazır olduğu mesajı geldi. Yalının girişine getirip bırakmalarını yazan bir cevap vererek yemek için aşağı kata indi. Bu özel güne dair masada hiç konuşma yapılmadı. Aslında bir ara konuyu açmaya yeltendi Selimi sonrasında ne olduysa vazgeçti. Yemeğin ardından odasına çekilip film izlemeye başladı. Ortalarda görünmeyen Burak sonrasında elinde iki çay fincanı ile odaya girdi.
'Çay içer misin' sağ elindeki fincanı ona uzatarak davette bulundu. Bir kaç saniye bekleyip fincanı aldı Selim ve filmi durdurdu. Koltuktaki yerini alan Burak'ın bir şeyler konuşacak gibi bir hali vardı. Ondan önce Selim davrandı.
'Bu akşam dışarıda arkadaşlarınla olursun diye düşünmüştüm ama buradasın' deyip çaydan bir yudum aldı.
'Pek arkadaş çevrem yoktur. Doğum günü kutlamayı da sevmem, bizimkiler bilirler' dedi.
'Ama kız arkadaşın vardır sanırım? Senin gibi birinin kız arkadaşı olması lazım' durumları kontrol amaçlı soruyordu.
Bıyık altından gülerek 'kız arkadaşa ayıracak vaktim yok' dedi. 'Peki sen? Hiç dışarı çıkmaz mısın'
'Dışarı çıkmam, dışarıda ihtiyacım olan şeyleri ayağıma getirtirim. Böylesi daha zevkli' şuan Selim değil egosu konuşuyordu.
'Kızları da mı?' diye soran Burak strateji çalıyordu. Selim tabii ki bunu fark etti.
'Fark eder mi?' diyerek bir göndermede bulundu. Ama Burak cevap vermedi.
'Balkona çıkıp aşağı bakar mısın' o an gelmişti. Artık yükü üzerinden atma zamanıydı. Meraklı ve ciddi bir şekilde balkona çıkıp bakan Burak 'baktım' dedi.
Gözlerini devirerek 'baktığının farkındayım, ne görüyosun onu söyle' diye sordu.
'Araba var bi tane kırmızı, başka bişey yok' diyip odaya geri girdi Burak. Hala merakla Selim'e bakıyordu.
'Hayırlı olsun' diyerek elindeki fincanı sağındaki mini masaya koymak için küçük bir uzanma hareketi yaptı.
'Anlamadım, ne hayırlı olsun'
'Araba, sana hayırlı olsun. Kutlamayı sevmezsin ama hediyeye karşı değilsindir herhalde?' 'Gözlerini belerte belerte bakma korkutucu oluyosun' dedi ve hafifçe gülümsedi.
Gerçekten Burak'ın gözleri yerlerinden çıkacak şekildeki şaşkınlığı ile Selim'e bakıyordu. 'Bana mı' diye sordu. Selim de kafasını yukarı aşağı sallayarak onu onayladı. Hızlı bir şekilde yeniden balkona kolan Burak onu korkutmuştu. 'Yavaş lan düşme' diye seslendi. Arabayı hayranlıkla inceleyen Burak bir süre orada kaldı. Soğuğun etkisiyle istemeden de içeri girdi. Koltuğa oturarak sakinleşmeye çalıştı. Bir kaç dakikanın ardından 'bu çok büyük bi hediye ama, sıradan bi cevap olacak ama kabul edemem. Ben etsem babam karşı çıkar. Yine de çok teşekkür ederim gerçekten çok mutlu oldum' dedi.
'insanlara Selim Paşazade'nin ettiği hediyeye dair hesap vermek zorunda değilsin' dedi. Yine bir sessizliğin ardından Burak 'o zaman yarın dışarı çıkarız, arabayla?' dedi.
Bu bir çıkma teklifi miydi?
'Napcaz ki dışarda' pek bi umutsuz karşılık vermişti.
'Bilmem ki, yaparız bişeyler işte' çekingenliğini üstünden atan Burak doğru yoldaydı.
'Sıkıcı biriyimdir, sonradan pişman olma da' diyerek onu denedi Selim.
'Harika bende sıkıcıyım, birbirimizi telafi ederiz' Selim'e çıkar yol bırakmamıştı.
Burak aşağıda ailesiyle vakit geçiriyordu. Düğün hazırlıkları başlamıştı. Ayrıntılara katılmayan Selim bir an önce bitip işlerin ortadan kalkmasını istiyordu. Neredeyse hiç dışarı çıkmıyor asosyalliğin dibine vuruyordu. Sanki tüm hayatı böyle geçecekmiş gibi geleceğe dair hiçbir plan yapmazken hayatın onun için planları hazırdı bile.
Akşam yemeği yaklaşırken telefonuna hediyenin hazır olduğu mesajı geldi. Yalının girişine getirip bırakmalarını yazan bir cevap vererek yemek için aşağı kata indi. Bu özel güne dair masada hiç konuşma yapılmadı. Aslında bir ara konuyu açmaya yeltendi Selimi sonrasında ne olduysa vazgeçti. Yemeğin ardından odasına çekilip film izlemeye başladı. Ortalarda görünmeyen Burak sonrasında elinde iki çay fincanı ile odaya girdi.
'Çay içer misin' sağ elindeki fincanı ona uzatarak davette bulundu. Bir kaç saniye bekleyip fincanı aldı Selim ve filmi durdurdu. Koltuktaki yerini alan Burak'ın bir şeyler konuşacak gibi bir hali vardı. Ondan önce Selim davrandı.
'Bu akşam dışarıda arkadaşlarınla olursun diye düşünmüştüm ama buradasın' deyip çaydan bir yudum aldı.
'Pek arkadaş çevrem yoktur. Doğum günü kutlamayı da sevmem, bizimkiler bilirler' dedi.
'Ama kız arkadaşın vardır sanırım? Senin gibi birinin kız arkadaşı olması lazım' durumları kontrol amaçlı soruyordu.
Bıyık altından gülerek 'kız arkadaşa ayıracak vaktim yok' dedi. 'Peki sen? Hiç dışarı çıkmaz mısın'
'Dışarı çıkmam, dışarıda ihtiyacım olan şeyleri ayağıma getirtirim. Böylesi daha zevkli' şuan Selim değil egosu konuşuyordu.
'Kızları da mı?' diye soran Burak strateji çalıyordu. Selim tabii ki bunu fark etti.
'Fark eder mi?' diyerek bir göndermede bulundu. Ama Burak cevap vermedi.
'Balkona çıkıp aşağı bakar mısın' o an gelmişti. Artık yükü üzerinden atma zamanıydı. Meraklı ve ciddi bir şekilde balkona çıkıp bakan Burak 'baktım' dedi.
Gözlerini devirerek 'baktığının farkındayım, ne görüyosun onu söyle' diye sordu.
'Araba var bi tane kırmızı, başka bişey yok' diyip odaya geri girdi Burak. Hala merakla Selim'e bakıyordu.
'Hayırlı olsun' diyerek elindeki fincanı sağındaki mini masaya koymak için küçük bir uzanma hareketi yaptı.
'Anlamadım, ne hayırlı olsun'
'Araba, sana hayırlı olsun. Kutlamayı sevmezsin ama hediyeye karşı değilsindir herhalde?' 'Gözlerini belerte belerte bakma korkutucu oluyosun' dedi ve hafifçe gülümsedi.
Gerçekten Burak'ın gözleri yerlerinden çıkacak şekildeki şaşkınlığı ile Selim'e bakıyordu. 'Bana mı' diye sordu. Selim de kafasını yukarı aşağı sallayarak onu onayladı. Hızlı bir şekilde yeniden balkona kolan Burak onu korkutmuştu. 'Yavaş lan düşme' diye seslendi. Arabayı hayranlıkla inceleyen Burak bir süre orada kaldı. Soğuğun etkisiyle istemeden de içeri girdi. Koltuğa oturarak sakinleşmeye çalıştı. Bir kaç dakikanın ardından 'bu çok büyük bi hediye ama, sıradan bi cevap olacak ama kabul edemem. Ben etsem babam karşı çıkar. Yine de çok teşekkür ederim gerçekten çok mutlu oldum' dedi.
'insanlara Selim Paşazade'nin ettiği hediyeye dair hesap vermek zorunda değilsin' dedi. Yine bir sessizliğin ardından Burak 'o zaman yarın dışarı çıkarız, arabayla?' dedi.
Bu bir çıkma teklifi miydi?
'Napcaz ki dışarda' pek bi umutsuz karşılık vermişti.
'Bilmem ki, yaparız bişeyler işte' çekingenliğini üstünden atan Burak doğru yoldaydı.
'Sıkıcı biriyimdir, sonradan pişman olma da' diyerek onu denedi Selim.
'Harika bende sıkıcıyım, birbirimizi telafi ederiz' Selim'e çıkar yol bırakmamıştı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder