Yavaş adımlarla merdivenlerden çıkan Burak ne yapacağını bilmiyordu. En çok da sabah Selim'in neden bir şey söylememiş olmasına şaşırmıştı. Yalnız bir an mı kolluyordu acaba? Yoksa bir hata olduğunu düşünüp tekrarlamaz diyerek unutkanlığa mı vermişti? Göz kapakları ağırlaşan Burak uykusuzluğun da etkisiyle düzgün bir şekilde düşünemiyordu. Selim'e görünmeden odasına girmek istedi ama başaramadı. 'Uykun geldiyse uyu, beş saat kırk dakika kaldı. Hastayım diye kurtulduğunu da sanma davetim hala geçerli' diye seslenen Selim ona bakmayarak söylüyordu bu sözleri. Gözleri bilgisayarında kulağında kulaklıkları ve ciddi bir ifade ile oyalanıyordu. Burak hiçbir şey demedi, ona baktı ve odasına geçip kapısını kapattı.
Selim Eurovision'a dair son haberlere bakıp işini bitirince Mert'i arayıp yanına gelmesini istedi. Sonrasında yavaş hareketlerle oyuncak masasına doğru yaklaştı. Kulaklık ve bilgisayarı kenara ittirip kendine yer açarak hafif bir eğilme hareketi ile oyuncaklarını düzeltmeye başladı. Yanında bulunan kumandayı alıp 'Zeynep abla, Ayşe abla yukarı gelir misiniz lütfen' dedi. Bir süre sonra üçü beraber odaya girdiler. Selim oyuncakları düzenlerken 'hazırlıklar ne durumda' diye sordu. 'Gerekli her şey hazır' diye cevap veren Mert Selim'in ne demek istediğini anlamıştı. 'Gerekli derken...' tekrardan ısrarla soran Selim aldığı cevaptan memnun kalmamıştı. 'Selim, oda hazır. Ama iyi beslenmen gerek ve bu yüzden mutfağa hazırlamaları için söylediğin şeyleri iptal ettirdim' yine son noktayı Mert koymuştu. Böyle olacağını bildiği halde şansını deneyen Selim istemeyerek de olsa 'iyi tamam' demek zorunda kaldı.
'Ev halkını bilgilendirin bence, malum yeni üyelerimiz mevcut. Kuralları öğrenmeleri gerekir' dedi Selim. Hala oyuncaklarını düzenliyordu. Zeynep ve Ayşe odadan çıktılar. Mert ise 'doğru söylüyosun söylemek lazım' dedi ve o da odadan çıktı. Yorulan ve ağrısı artığından dolayı yüzünü buruşturup tekrardan yatağına dönen Selim biraz gözlerini kapatıp dinlenmeyi denedi. Koca bir beş saati vardı. Telefonunun alarmını ve ayrıca kumanda yardımı ile odaya verdiği alarm emri ile içi rahat bir şekilde dinlenebilirdi. Hastalığın ona verdiği aşırı bitkinlik ve ağrı onu sürekli uyku halinde bırakıyordu. Kendini uyanık tutan Selim'in iradesiydi. Uyurken yaptığı en ufak bir yanlış hareket onun nefes alamayacak kadar çok ağrı hissetmesine sebep oluyordu. İlaçlarını düzenli olarak kullansa atakları geçirme aralığı bir hayli değişebilirdi ama 'kullansam da kullanmasam da atakları geçiricem' mantığıyla düşündüğü için ilaçlardan uzak duruyordu.
--
Saat 21.17, ilginçtir ki uyumamıştı ve sadece gözlerini dinlendirdi. Aldığı ilaçların etkisinin bitmesi üzerine ağrıları artmıştı ama neyse ki ateşi yoktu. Bu sırada kontrol amaçlı odaya Mert girdi. Onu gören Selim 'abi ağrım arttı ya, bir de acıktım' derken yastığının yanında duran telefonu alıp saate baktı. 'Kırk iki dakikamız var mutfağa söyle de hızlıca bir şeyler hazırlasınlar' dedi. 'İlaç da alacak mısın' diye sordu Mert çünkü Selim'in ilaçları hiç sevmediğini biliyordu. 'Evet alacam, bu şekilde izleyemem' dedi Selim. Konuşurken sesi bi çıkıyor bir kısılıyordu. Ağrı iyice yüzünü göstermeye başlamıştı. Mert hızlıca odadan çıktı. Beş on dakika sonra Zeynep ile beraber geri geldiler.
Mert'e 'şu bilgisayarı bana yaklaştırır mısın uzanamıyorum' dedi Selim. Yatağın aşağı kısımında kalmıştı bilgisayar ve sürenin de kısalması ile son gelişmeleri kontrol etmesi gerekiyordu. Mert bilgisayarla ilgilenirken Selim yemeğe başlamıştı bile, yemek yemesi ile harekete geçen midesi onun ağrısının ikiye katlanmasına sebep olmuştu. Ama bu onun yemeği bırakma sebebi olamayacak kadar gereksizdi. Hissettiği ağrıdan rahatsızdı, bu kesin ama bir yandan bu ağrı ona istemsiz bir haz da veriyordu. Acı çekmekten zevk mi duyuyordu acaba? Mazoşist Selim!
Yemeğin ardından hastalığına iyi gelecek olan ilacı ve ağrı kesici aldı. Zeynep yemek tepsisini alıp odadan çıkarken Selim de pozisyonunu düzeltip bilgisayarı kendine yaklaştırdı. 'Son yirmi dakika, odadaki yayını başlatıyorum' deyip Selim'e talimat veren Mert odadan çıktı. Selim sosyal medyadan bakması gerekenlere bakarken bu sırada da ilaçların etkisiyle ağrısı azalmıştı. Kendini daha iyi hissederek yavaş hareketlerle tekerlekli sandalyesine bindi. Yüksek ses müzik tüm yalıyı sarmıştı. Kendini sarsmadan yavaş bir şekilde koridora çıktı. Koridorun sonundaki kapısı açık odaya giriş yaptı ve ortama şöyle bir baktı.
Kendi odasından ziyade bu odanın tasarımı müziğin ve sesin temiz bir şekilde kulağa gelebilmesi üzerine yapılmıştı. Büyük ekran televizyon en net görüntü kalitesine sahipti. Neredeyse boş olan odada bir adet koltuk ve olası misafirler için kenarda bekleyen sandalyeler vardı. Selim televizyonun karşısında duvara yakın olan koltuğa yaklaşıp yerleşti. 'Abi bilgisayarı ve telefonumu getirir misin ya odada unuttum' dedi Selim. Mert hızlı hareket ediyordu çünkü süre azalmıştı. Bilgisayar ve telefonu kaptığı gibi getiren Mert diğer bir sandalyeyi çekip elindekileri onun üzerine bıraktı. Sandalyeyi Selim'e yaklaştırarak tüm işi bitirmişti. Ortama şöyle bir bakan Mert 'eveeet herşey tamam sanırım' diyerek yerine geçti. Odanın ışıkları azaltıldı, ses yükseltildi ve sonunda şov başladı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder