22 Ağustos 2015 Cumartesi

İmkanlı Aşk - Bölüm 5

Burak harikalar diyarında...

Adım atmasıyla beraber farklı bir dünyaya girmiş gibiydi. Mavi tonlarındaki örtülerle bezeli yatak göze en çok çarpan ikinci detaydı. Birincisi oyuncaklar, çok komik ve bir o kadar da eğlenceli duruyorlardı. Beyaz renkteki duvarların üzerinde belli aralıklarla konulmuş minik sivri çıkıntılar vardı. Ama ne olduğunu anlayamadı. Sade bir avize ve onun etrafındaki spot ışıklarla kaplı tavanı ile oda çok ferahtı. Diğer ayrıntılardan ziyade Burak küçük ve dikkatli adımlarla şifoniyere doğru ilerledi. Merakı ona normalde yapmayacağı şeyler yaptırıyordu. İlk çekmeceyi açtı. Çoğu küçük metal çapa ile sarılı bileklikler ve farklı renklerde saatler. Yüzündeki hafif gülümseme hislerini ele veriyordu. Tarz sahibi birinin odasındaydı. Hipnotize olmuştu sanki geleni fark edememişti. Mert'in 'öhö' demesiyle irkildi.


'Eşyalar geliyor, arkadaşlar istediğin şekilde konumlandırır. Senin söylemen yeterli'

deyip gitti. Bu tavır ona çok dost canlısı gelmişti. Şifoniyerin sağında bir kapı vardı. Giriş kapısına çok yakındı. Kendi odasını görmek üzere içeri girdi. Küçük bir balkonu olan boş bir oda ile karşılaştı. İçini doldurmak ona kalmıştı. Bu oda da beyaz renkteydi. Burak odasıyla ilgilenirken Selim de kahvaltına devam ediyordu. Tabii bu sırada Ailenin diğer üyeleri de koltuklarda çay keyfi yapıyorlardı. Selim ortama şöyle bir baktı, iki çocuk ve üç yetişkin. Korkunç. Kahvaltıyı kısa keserek bu ortama dahil olmamak için odasına doğru ilerlemeye başladı. 

'Size iyi sohbetler, ben odama geçiyorum'

dedi. Ciddi ifadesini hiç değişmiyordu. O yukarı çıkarken korumalar da Burak'ın eşyalarını taşıyorlardı. Oyuncak masasının bir bölümünü kaplayan bilgisayarını alarak yatağına geçti. Aslında odadan odaya geçişler onu rahatsız etmişti. Yine de bugünlük idare etmesi gerekiyordu çünkü bunu kendi ayarlamıştı. Ayaklarını uzatmış kucağında bilgisayarı ile müzik dinlerken bir ara Burak'ın da eşya taşıdığını gördü. Dün gece düşündüğü ve canını sıkan iletişim konusunda rahatlamıştı. İletişim kuran ilk kişinin o olmasına gerek kalmamıştı. Bir süre sonra taşıma işleminin bittiğini fark edince rahatladı. Müzikler, sevdiği siteleri ziyaret ve kişisel hesaplarını kontrolün ardından Burak'ın odasını ziyaret etmeye karar verdi. Neler yaptı çok merak etmişti. Tabii bir de sabahki kötü karşılama ile ilgili konuşması gerekiyordu. Tekerlekli sandalyesine geçerek yan odaya doğru ilerlemeye başladı. Tam girişte durdu, önce bi odaya baktı. Üç raflı bir kitaplık, yatak, kıyafet dolabı ve çalışma masası. Kıyafetlerini dolaba yerleştiren Burak geleni fark edince gülümseyip 

'hoş geldin' dedi. 

Ama bir yandan da 'hoş geldiniz mi deseydim acaba' diye düşündü. 

'Asıl sen hoş geldin' diyen Selim ' eşyaların bu kadar mı' diye sordu.

Kıyafetleri bırakıp yatağın bir ucuna oturan Burak 'bu kadarı bana yetiyor' dedi. Selim de odaya girip ona yaklaşmıştı. Hala etrafı kontrol ediyordu. 

'Sabah, hala sabah diyorum. Öğlen pek iyi bir karşılama olmadı' dedi.

'Yo sorun değil, haklısın aslında işler hızlı oluyor' dedi. Selim de devamını getirdi. 

'Hızlı olsun fazla haber olmasın daha iyi' dedi. Sanki ona destek olmak ister gibiydi. 'Neyse seni tutmayım, sonra görüşürüz' deyip odadan ayrılmak üzere çıkacaktı ki Burak'ın 'bir şey sorabilir miyim' demesiyle durdu. 'Tabii ki sor' yapıcı konuşması ve göz teması samimiyetini ortaya döküyordu. Selim'in odasını işaret eden Burak 'duvarlardaki çıkıntılar ne' dedi. Kendi odasına bakıp sonra tekrar Burak'a dönen Selim söyleyip söylememe arasında kaldı. Ama protokol gereği söyleyemezdi. 

'Bunu bilmesen daha iyi' deyip hafifçe gülümseyerek odadan çıktı. Bu sırada 'arada uğra bu tarafa film falan izleriz' diyerek de davetini yapmış bulundu. Bu jest üzerine bir şey demeyen ama memnun kalan Burak işlerine devam etti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder